Döşemeler; bir binanın ortaya çıkabilmesini ve ayakta kalabilmesini sağlayan strüktürel elemanlardır. Binalarda ihtiyaç duyulan kat sayısına göre döşemelerin sayısı belirlenir veya tam tersi bir bakış açısı ile kat sayısına göre döşemeler oluşturulur. Döşemeler, her kattaki sabit ve hareketli yükleri düşey taşıyıcı elemanlar ile temele iletmekte görevli yapı elemanlarıdır. Türkiye’de de sık kullanılmaktan vazgeçilmeyen betonarme döşemeleri, modern mimarlığın başlangıcı ile günümüzde kazandığı işlevlerinin karşılaştırılması üzerinden inceleyecek ve zaman içerisinde geçirmiş olduğu varyasyonlara da yakından bakacağız.
Döşemeler; taşıma kapasitesi, kalınlığı, boyutu ve dokusu ile birden
fazla türe sahiptir. Betonarme döşemeler; günümüzde yapım maliyeti, zaman,
durabilite, estetik görünüm ve istenilen formu oluşturabilme yeteneği ile
mimarlar tarafından en çok tercih edilen döşeme türüdür. Bu döşemeler kendi
içinde çok fazla çeşitliliğe sahip olmakla birlikte, mevcut olunan çeşitlilik de
döşemenin sağlayacağı işlevlikle doğrudan ilişkili olmaktadır.
Betonarme döşemelerin sahip olduğu çeşitlilik; zamanla mühendisler, mimarlar ve kullanıcıların etkileşimiyle yeni çözümlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kullanıcıların beğenisine sunulan tasarımda iyi bir sonuç ortaya çıkartma isteği, mimar ve mühendisleri estetik algıyı bozan gereksiz detayların dikkat çekmesini önleyecek çözümler bulmaya itmiştir. Bu sayede daha nitelikli, sade, modern, şık bir görüntünün ortaya çıkmasını sağlayan gizli ve yeni detaylar ortaya çıkmıştır.
Tarihte betonun kullanımına ilk olarak deniz fenerlerinde rastlıyor olmamıza karşın günümüzde kullanım alanı oldukça geniştir. Konutlarda modern anlamda ilk kullanımlar II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan modern mimari akımının öncü isimleri ile başlamıştır. 20.yüzyıl modern mimarisinin ortaya çıkışının kurucuları sayılan 4 büyük mimar Le Corbusier, Mies van der Rohe, Frank Lloyd Wright ve Louis Kahn tasarımlarında betonu çoğunlukla “Brütal” tarzda kullanmayı tercih etmişlerdir. Dönemin ünlü mimarları, mimaride her ne kadar çığır açan eserler ortaya çıkartsa da betonun uğrattığı talihsizliklerle de karşılaşmışlardır.
Frank Lloyd Wright’ın Şelale Evi’nin su ile
birebir temas halinde olması döşeme ve çatılarda yapısal sorunlar oluşturmuştur
ve sürekli bakım gerektirmektedir. Bir diğer örnek de Le Corbusier’in Villa
Sovaye’sinde karşımıza çıkmaktadır. Yapıldığı dönem için çığır açan bir tasarım
fikri de olsa zeminde kaybedilen alanı çatıda kazanmaya çalıştığı projesi kullanıcısı
için kötü sonuçlanmıştır. Alt kata inen su, konut daha kullanılmadan yapının rutubetlenmesine
ve hatta kullanıcı ailenin çocuklarının akciğerlerinden rahatsızlanmasına sebep
olmuştur. Tüm bu ve bunun gibi sorunlar o dönemde sahip olunamayan detay
bilgisi ve arzulanan mimari estetik algıyı yaratma arzusunun birbiriyle çatışmasının
sonucuydu.
Günümüzde ise döşemeler çok fazla çeşitliliğe sahip olup, tasarımının yanı sıra fonksiyonelliğiyle de kullanıcıya hem estetik hem de işlevsel avantajlar sağlamaktadır. Yerden ısıtma sistemleri, yerden havalandırma sistemleri, yükseltilmiş döşeme sistemleri veya çatılarda kullanılan ışık bacaları ve dahası…
Türkiye’de ulusal ve dünya çapında projeleriyle, en eski mimarlık ofislerinden biri olan Emre Arolat Architects’e ait Sancaktar Cami’si de farklı bir gizlenmiş döşeme detayına sahip, dünyaca ünlü bir projedir. Dışarıdan bakıldığında tamamen gizlenmiş durumda olan camide döşeme yarıkları kullanılmıştır. Sancaklar Cami’sinde yer alan kıble duvarı boyunca uzanan döşemedeki yarık, caminin içine gün ışığının süzülmesini sağlar. Bunu gerçekleştirirken de kullanılan mimari çözüm sayesinde ne dışarıdan bakan birinin dikkatini çeken detay görünür ne de içeriden açıkta kalan bir döşeme detayı bulunur. Döşemede kullanılan gizli detaylarla temiz ve sadece dini mekânın özüne dokunan bir ibadet alanı oluşturulmuştur.
Döşemelerde kullanılan gizlenmiş detaya sahip bir diğer sistem; yükseltilmiş döşemelerdir. Son zamanlarda konutlarda ve çalışma mekânlarında sıklıkla karşımıza çıkan ve yenilikçi çözümlerden olan yükseltilmiş döşemeler çokça rağbet görmektedir.
Yükseltilmiş döşemeler, betonarme döşemeler üzerine oluşturulan iskelet ve ayarlanabilir ayakların üzerine de karo döşeme parçalarının oturtulması ile yüzey alanı oluşturur. 1989’dan beri son teknolojyi takip ederek yenilikçi ürünler üreten Aspen’in Targa Yükseltilmiş Döşemeleri; günümüzün modern ticari alanlarında hem kablo ve tesisatlardan uzak, sade ve estetik bir görüntüye; hem de her türlü modifikasyon ve yerleşim planı uygulamalarına imkân veren bir yapı sunmaktadır. Targa Yükseltilmiş Döşeme Sistemleri; ayarlanabilir yükseklik, elektrik kablolarını saklama ve iklimlendirme sistemlerinin istenilen şekilde düzenlenebilmesine olanak sağlaması ile dikkat çekmektedir.
Yükseltilmiş döşemelerin bir diğer faydası ise; montaj kolaylığı ve sonrasında rahat değişiklik sunabiliyor oluşudur. Farklı yüzey malzeme seçeneği sunması, farklı fonksiyona sahip mekânlarda ihtiyaç duyulacak değişik malzemelerle çalışma imkânı da sağlar. Kullanılan iç mekânın fonksiyon değiştirmesi söz konusu olursa yüzeyi oluşturan karo malzemeler tekrar başka mekânda kullanılabilir. Kullanıcıya uzun kullanım ömrü sunması, ileride maliyetini de düşüreceği gibi tüm bunları yaparken de ferah, temiz ve şık bir ortamın oluşmasını da sağlayacaktır.
Kaynakça;
decostore.com.br
www.aspen.com.tr/dokumanlar